Sunday, September 24, 2006

Taşındık!!!

Blogger Beta üzdü, ikinci bir karara kadar bu adresteyim beklerim :))))

www.cerisee.blogspot.com

Monday, September 18, 2006

No Comment!


Merak kediyi öldürürmüş derler. Ben de benzer birşey yaptım!

Bir yerlerde görmüştüm Blogger Beta çıkmış diye. Teknolociyi seviyoruz ya, yakalayalım hadi dedim bir güzel convert ettim. Sonuç? Bir iki gereksiz özellik ve normal Bloglara yorum bırakamama! Coming soon diyor ama ne kadar soon bilemiyorum. O zamana kadar tüm blogları okusam da, birşeyler yazmak için içim gitse de şimdilik yorum bırakamayacağım :(

Gerçi başka bir adres alayım, ona da sayfamın linkini vereyim falan gibilerinden şeyler aklıma geldi ama bende o kadar vakit ne arar! Dua edelim de Google bu özelliği çabuk geliştirsin, ya da herkes betaya geçsin :) Aman şaka yaptım sakın ha böyle bir hataya düşmeyin, ben ettim siz etmeyin sevgili arkadaşlarım!!!

Tuesday, September 12, 2006

Yeniden...

Merhabaaaa!!!

Hala benim sayfama gelen giden vardır umarım :)

Şu sonbaharın etkilerini gösterdiği günlerde artık yazmak için gerekli motivasyona kavuştum. Ne bileyim galiba soğuk hava sayesinde ancak yazabiliyorum ben. Bir de her yaz sakin geçen işim bu yıl özel bir durum nedeniyle yoğunlaştı. Kaçamak olarak yazdığım aşağıda görülen Bodrum tatili dışında biryerlere gidemedim pek. Ah pardon bir haftasonu da Bozcaada'ya gittim. Neyse koca yaz 1 haftalık tatil yetmedi tabi bana. İzi bile kalmadı hatta. Şu yoğunluk bir bitsin artık bir kış tatili yapacağız mecburen...

Hiç sevmediğim rüzgar, yağmur, çamur da geri geldi Eylül ile birlikte. Yataktan kalkmak daha da bir eziyet oldu. Ara mevsim olduğu için ne giyeceğim derdi daha da bir belirginleşti. Şimdi üzerime hırka giyip, ayağımda hala arkası açık ayakkabılarımla, altı kaval üstü şişhane şıklığımı sürdürsem de soğuyacaksa soğusun, ısınacaksa ısınsın taraftarıyım ben.

Her ne kadar ilkbahar çocuğu olsam da bahar insanı hiiç mi hiç değilim ben biliyorum...

Neyse bundan sonra buralardayım ben beklerim.

Sevgilerimle...

Tuesday, August 08, 2006

Döndüm ben...

Döndüm ama kalbim Bodrum'da kaldı...

Ne kötü bir şeydir ki tatilin ilk gününden itibaren kalan günleri saydık durduk. Sınırsız, uçsuz bucaksız bir tatil istiyorum ben... Ama işim de olsun istiyorum. Tamam bu gözleri çekik olmayan Çinli sevgili istemek gibi birşey ama ne yapayım yetmedi işte 1 hafta bana.

İşyerinde tatil sonrası mankafalık sendromu geçirdiğimi söyleyip kendi kendimle dalga geçsem de daha ne kadar yerler bilmiyorum :)

Neyse tatil güzeldi işte...

Deniz,
güneş,
kum,
mis gibi güneş yağı kokusu,
ıslak mayo,
şezlongda uçuştuğu için bir türlü okunamayan gazeteler,
yağlı elle tutulmayan ama okunmak istenen kitap,
süt mısır,
denize önce sen atla,
sakın ıslatma,
bikini askısı izi,
magnum,
votka redbull,
bacardi cola,
efes ice,
lays,
evde duş kuyruğu,
after sun,
bitti...

Tatil bitti...

Friday, July 28, 2006



Aradığınız kiraza şu an ulaşılamıyor, kiraz denizde ya da hamakta, ağaç altında uyuyor olabilir, lütfen tekrar denemeyiniz...

Thursday, July 20, 2006

Bir haftasonu kaçamağı...


Soru: Burası neresi?

a) Maldivler
b) Bozcaada
c) Bodrum
d) Hawai

Doğru Yanıt: Bozcaada

İşte biz bu soruya doğru cevap verebilmek için 2 senenin ardından tekrar gittik bu cennete geçen haftasonu...

Cennet diyorum başka birşey diyemiyorum. Bu kadar yakınımızda, güneye gitme ihtiyacı duymadan böyle bir yerde tatil yapmak, imkanı olan herkese tavsiye edebileceğim birşey.

Öncelikle ilk gidişimden bu yana 2 yıl geçmiş olmasına ve uzunca zamandır sık sık sözedilen bir yer haline gelmesine rağmen mütevaziliğinden, doğallığından ve sadeliğinden hiç birşey kaybetmemiş bu şirin ada. Kalabileceğiniz en lüks yerler eski rum evlerinden bozma pansiyonlar. İşinize gelirse. Burada hala büyük bir otel yapılmamış. Neyse parası vereyim deseniz de yok işte, hala yok. Lüks restaurant falan da yok adada. Onun yerine son derece uygun fiyatlı şirin sahil lokantaları var limanda. Ya da Rum tarafında leziz mezeleri tadabileceğiniz ufak tefek lokantalar... Hepsinin bir ortak noktası var: ucuzlar. Nasıl olsa insanlar geliyor diyerek fiyatlar fahiş olmamış, yeni yapılar yapılmamış. Daha önce neyse, şimdi de o...

Bu ada içinde köyler barındırmayan tek adaymış. Zaten ufacık bir merkezin dışında tüm ada tek tük evlerle dolu. Onların dışında da başka bir şey yok. Çepeçevre muhteşem plajlar var tabi. Yukarıda resimde gördüğünüz en meşhur olan Ayazma Plajı. Onun dışında Habbele ve Sulubahçe plajları da muhteşem. Beach club falan da yok. 1,5 YTL verip bir şezlong ile güneşin, incecik kumun ve muhteşem denizin tadını çıkarmak mümkün. Sadece deniz "biraz" soğuk burada :) Yani girerken bağırtan cinsten! Ama insan alışınca pek keyifli oluyor yüzmesi... Hele bir de en derin yerde bile denizin dibindeki taşlar sayılıyorsa ...



Gündüz yapılacak en güzel şey deniz keyfi. Akşam olunca ise bir şişe şarabı kapıp rüzgar değirmenlerinin oraya gitmeli. Ama orada hava serin, adanın en rüzgarlı yeri. Dönen dev rüzgar değirmenlerinin ürkütücü gövdeleri altında, çıkardıkları hışırtı eşliğinde şarap yudumlanmalı, keyif yapılmalı, güneş batırılmalı...

Sonra çınaraltı kahvesinde adaçayı içilmeli mis gibi. Ev yapımı patlıcanlı börek tadılmalı mutlaka. akşam balık yenmeli, mezelerle donatılmalı masa...

Yapılacak, anlatılacak daha çok şey var da kelimelere dökmesi uzun sürer. Biz haftasonu için gittik ama daha denizde yüzerken bile bir daha ne zaman gelelim telaşına düştük. Bence siz de bu cennete yolunuzu bir düşürün, tiryakisi olacaksınız :)

Tuesday, July 11, 2006

Lady in reeeeeed!

Pazar pazar olalı hiç bu kadar hareket görmemiştir herhalde!

Tabi motivasyon çok:

1. giysi almak için sadece bu haftasonumuzun olması
2. kalan bir haftasonumuzun da sonunda güneşle ön tanışma yapacak olmamız nedeniyle şehir dışında geçirilecek olması
3. aşağıdaki postta bana bazı isimler ve fikirler verilmiş olması ve benim bunları uygulamaya geçirmek için sabırsızlanıyor olmam

Neyse efendim Pazar Pazar kahvaltı bile etmeden attık kendimizi sokağa. İstanbul pek boşalmış yanlız. Bağdat Caddesinin dibinde bir ara sokağa park ettik, ağzım açık kaldı. Oysa ki hep kıyıya köşeye parkeder bir de deli gibi yürürüz caddeye.

Aç aç olmaz tabi, girdik starbucksa, bir zift kahve (asvalt döşenebilirdi bu günün kahvesiyle abartıyorsam ne olayım) eşliğinde birşeyler atıştırdığımız gibi doğruca Bessini denen yeri aramaya. Giriyorum dükkanlara soruyorum kimse bilmiyor. Hayda dedim içimden. Sormaya devam. Tam umutsuzluğa kapılacağım bir anda dükkanın birinde bir kız için Bessini kelimesi tanıdık geldi. Yüzüme baktı ve: " Bessini mi? Ha evet orası kapandı" deyiverdi! Yani kız hayallaerimi bir çırpıda yıkıverdi desem daha doğru olur :(
(Bessini ne alaka diyenler, bakınız aşağıdaki postun yorumları)

Neyse dedik başka yerlere bakarız. Umutsuzluk içinde ve sıcakta dolaşılan saatlerin sonunda elde var sıfır gece elbisesi ama bir adet takım elbise (kime niyet kime kısmet!) arabaya doğru yürürken benim aklımın ucundan bile geçmeyecek bir mağazada bir adet kırmızı elbise bulundu ve alındı. Hem de çook beğenerek :)

Şimdiki aşama elbisenin önüne takınca daha güzel görüneceğine inandığım gösterişli bir broş ve ona uygun sallantılı küpeler almaktır :) O da düğüne kadar mutlaka olacaktır :)


Ha bu arada kapanan Bessini mi ne oldu? Boyner mağazasında bir corner olarak karşımıza çıkıverdi. Böylece orası da aklımda kalmadı çünkü denediğim iki elbiseden biri çok kapalı geldi. İkincisi de bir kendini bilmez tarafından ruj lekeleri ile kaplanmıştı. Tabi onu o şekilde tekrar reyona kaldıran görevlilere birşey diyemeyeceğim.

Ne olursa olsun aşağıdaki çok değerli yorumları ile benim Bağdat Caddesi tarafına gitmemi sağlayan herkese ve tekrar gitmeme neden olacak olan sevgili Ponçik'e selam eder; elbiseyi çok ucuza mal etmiş olmanın verdiği cesaretle gözümün bir ikincisinde olduğunu da utanmadan belirtirim :) Kolay değil 4 düğün var daha önümüzde :)

Bu arada bütün bloglarda tatil havası esiyor ve benim tatilime daha 20 gün var. Biz de şimdilik alıştırma turları olarak haftasonu kaçıyoruz güzel bir mekana :) Oh işimi halletim ya rahat rahat yatarım artık kumsalda :)))